Fatih Mehmet Maçoğlu. Yani ‘Komünist başkan’. Tunceli ilinin Ovacık ilçesi belediye başkanı. Sempatik ,mizah gücü bölge halkı gibi yüksek, mütevazı,kendini halka adamış. Devrimci sosyalist duruşuyla belediye hizmetini bütünleştirmiş emekçi. Göreve geldiği andan itibaren yaptıklarıyla ülkenin gündemine oturdu. Göreve gelir gelmez makam aracını satıp otobüs aldı. Halka ücretsiz ulaşım sundu. Su parasını yok denecek kadar ucuzlaştırdı (bknz. sudan ucuz su). Belediyenin gelir-gider tablosunu binaya astı.’’ Yıllık bütçemizin, gelirlerimizin tamamını gösteriyor. İller Bankası’ndan tutun da kiralarımıza, yıllık personel giderlerimizden hizmetlerin tüm giderlerini gösteriyor. Önceki dönemlerde hep zarar eden belediye iken şimdi 150-200 bin TL devir eden belediye durumuna geldik. Fuzuli giderleri kesmeye başladığınız zaman bunların hepsi zaten size kalmaya başlar’’ diyerek açıkladı durumu. Halka hesap verdi. Şeffaf belediye hizmeti oluşturdu. Halk meclisi kurarak halkın yönetime direk katılmasını sağladı ve onları her projeden bilgilendirerek onay aldı. Zarar eden belediyeyi görevde olduğu 2 dönem kara geçirdi. Devlete ait araziyi halkla beraber ekti biçti. Bu süreçte ırgatlık yaptı tarlada çalıştı. Başkan bu haliyle tam bir vatan haini tabi ki.(!).Ne demek belediye arazisini ekip biçip halka gelir kazandırmak.Ne demek komünist olup Uludere ‘ de bir cami onarmak. Belediyeyi kara geçirip Hopa’da sel baskınına yardım göndermek.. Sen kimsin yaa.
Belediyeyi önceden arayarak başkanı dergi adına ziyaret edeceğimi bildirmiştim. Belediye binasına gittiğimde, başkanın yanında çalışan birinden randevu istedim. Adam ”ne randevusu’’dedi. Yemeğe eve gittiğini, birazdan geleceğini belirtti ve ekledi. ‘geleceğinizi biliyor ama randevu yok kapıyı açar girer görüşürsünüz’ ..Başkan kimseye randevu vermiyor ,bekletmiyor. Giden, çok özel bir görüşme yoksa direk odaya girip görüşüyor başkanla. Buraya Ovacıkta bulunan dayımın bir anısını sıkıştırmak istiyorum. Dayım Ovacık yolunda arabasıyla ilerlerken yol kenarında bir at leşini görmüş. Uzun zamandır orda olmasından dolayı kötü bir koku yayılıyormuş. Biraz beklemiş ve bir süre sonra yanına yaklaşan köylüye,; leşin koku yaydığını ,belediyenin numarası varsa arayıp bildirmesini söylemiş. Adam da şu cevabı vermiş: ”belediyenin numarası yok bende. Ama başkanın var dur arayıp söyleyeyim”..
Başkanı beklerken gruplar halinde gençlerin geldiğini gördüm. Öğrencilermiş. Burs işlemleri için gelmişler. Ovacıkta üretilen mahsul , paketlenerek kargoyla diğer şehirlerden sipariş edenlere gönderiliyor. Elde edilen gelirle de öğrencilere geri dönüşümsüz burs sağlanıyor. Danışmanı grupları içeri alıyor, hal hatır sohbet esnasında kayıtlarını yapıyor. İçimden diyorum ne kadar büyük bir vatan hainliği. Asacaksın bu başkanı Taksimde..Bi daha böyle bişi oluyo mu? Ne demek topraktan gelen parayla öğrenci okutmak.
Bi süre sonra başkanın bıyıkları belirdi ana girişten… Ardından kendi girdi. İlk gördüğümde aklıma gelen ,bıyıklarını neyle beslediğiydi. Acaba Stalin dirilip youtuber olmuştu da ,challenge videolarıyla bıyık bakım videosu mu atıyordu başkana. Ya da sadece yayık ayranı mıydı bakımda kullandığı. Hoşgeldin deyip dostça elimi sıktı. Devrimci duygularla dedikleri şeyi orda hissettim. ‘Aslında belediyeye bugün gelmeyecektim. İstanbul’dayken arayıp Leman dergisinden bir arkadaş dergi için röportaja gelecek dediler. Ondan geldim. Leman dergisinin bende önemi büyüktür. Bayilerekoşar adım gittiğimizi biliyorum. ” İçeri geçtik. Tabi randevu olmadığı için gazetecisinden köylüsüne, Almancısından Diyarbakır’dan, Çanakkale’den ziyaretine gelenine geniş bir halka oluşturup içeri girdik.O kadar çeşitli bir grup ki kendinizi terapi itiraf grubunda hissediyorsunuz. Birazdan Ted Bundy gelip yanınıza otursa ne alaka demezsiniz. .Ha bir de selfieciler varmış. Öyle diyor başkan. Selfie çekmeye gelenler.Bir anda kapı açılıyor ve başkan gülümseyerek gelenleri karşılayıp selfie işlemlerini tamamladıktan sonra devam ediyor sohbete..”Yakın bir zamanda selfie birimi kursanız belediyede” diyorum. Gülerek ”olabilir ”diyor..
Çaylar içildi. Çok sesli bir ortam ve sohbet oluştu. Başkan moderatör aynı zamanda. Sohbet bitince konukları kapıya kadar giderek uğurluyor. Sonra da yeni ekip geliyor. Böyle böyle 2 saat falan çay içtim odada. İstanbul’a döndüğüm andan itibaren çay detoksuna başladım.
Bir süre sonra başkan evde yemek yemeğe fırsat bulamadığı için sipariş ettiği lahmacunları geldi ve ağırlamaya ara verdi.Gel dedi, lahmacun yerken görüşmemizi yapalım. ”Bu görüşmeler akşama kadar devam eder”. Rahatlıkla ben de lahmacunun yanındaki çiğköfteye yazıldım ve sordum :’’lahmacunla selfie yapacak mıyız’’. ??Gülümseyip ‘Yok artık’ dedi ve sohbet havasında röportaja başladık.
*Fatsalı Terzi Fikri’den sonra, yerel seçimlerle devrimci yönetim örneğini Türkiye’de uygulayabilen ikinci başkansınız. Bu başarılar devrimci mücadelenin yol ve yönteminin değişmesi gerektiğine örnek olabilir mi?
Biz devrimci halkçı yönetim programını uyguluyoruz. ÖDP ile halk dayanışması çerçevesinde yerelde işbirliği yaptık geçtiğimiz dönemde. Mazgirt’te ÖDP, Ovacık ve Hozat’ta TKP adaylığı koyduk. Ve güzel bir dayanışma örneği oldu bu. Yerelde aydın devrimci insanların bir araya gelebilme, beraber iş yapabilme kültürü açısından da önemlidir. Evet, Terzi Fikri ilktir. Mahallelerde halkın kendi yönetimini oluşturmasını ,sahiplenmesini ,yönetime katılmasını ve sonrasında kolektif bir yaşamı uygulayabilmesini sağlamıştır, geliştirmiştir.. Çok güzel bir örnektir bu anlamda. O nedenle 80 darbesinde tanklar Fatsa’ya girmiştir ilk olarak. Onun örneğinde olduğu gibi bizde de halk meclisi var. Ovacık halkıyla beraber alıyoruz kararları.. .Mehdi Zana örneği de var. Kadını yönetime kattı ve mahalle meclisleriyle beraber eşit yurttaşlık üzerinden etki alanı yarattı. Bunlar bize örnek olmuştur. Biz bu yoldaşlarımızın yaptıklarının yanı sıra, bir yaşamın nasıl kurulabileceğini, sokaklardan ,mahallelerden merkeze nasıl yönetim oluşturabileceğimizin örneklerini yarattık. Ülkeyi de yönetebilme kabiliyetinin gösterilmesi açısından bu yönetimler modeldir. Üretim alanlarından üretim araçlarına kadar kime hizmet ettiğimizi anlatmaya çalışıyoruz. Tüm üretim araçları eşit bir şekilde halka hizmet ediyorsa , bunu başarmışsak örneğimizi hayata geçirebilmişizdir. Kapitalist üretim araçları da yoksullara hizmet ediyorsa bizim destekleyebileceğimiz noktadadır bu sistem içerisinde.
*Göreve gelir gelmez makam aracını satıp hizmet için kullandınız
(Gülüyor)Bu biraz abartıldı sanki. Benim arabam makam arabasından güzel. Ne yapıcam ben makam aracını. Aha bak işe de yarıyor. Ben beyaz kango tipi araçları seviyorum. Öyle makam aracına binen göbekli bi bürokrat gibi görünmek istemem. Çok rahat benim arabam, kendim kullanıyorum… Sağlıkçıyken nasıl kendi arabamla işe gidip geliyorsam, özel işlerimi görüyorsam, belediye başkanı ya da vali olduğumda da bunun değişmemesi gerekiyor. İhtiyaç düzleminde yaklaşmak lazım. Yoksa halktan koparsın. Bu anlayıştan uzaklaşırsın.
*Başkanım dersimin nüfusu 33000. Gelen gideni de koysak 40-50.000. Nerdeyse herkesin sosyal medya hesabında, sizle farklı yerlerde çekilmiş fotoğrafları var. Aynı anda 5 ayrı yerde olduğunuzu tespit ettik fotoğraflardan. Dublörünüz var mı?
Var var… Bana benzeyen biri varmış galiba(gülüyor). Ya ben çok hareketliyim ilçede. Bi düğünden bir cenazeye gidiyorum. Gözeye gidip selfieler çektiriyorum..Oradan atlayıp uçağa İstanbul’a gidiyorum. Geçen gittiğimde hatta ..Bir dayanışma için imza kampanyası yapılıyordu. Gidip imza atınca bi anda herkes gelip imzalamaya başladı. Bu anlamda popülerliğimin işe yaraması sevindiriyor beni. Yani onu da üretime kazandırıyorum.
*Bu kadar hizmet, solculuk sosyalistlik güzel de. Ama hükümet yol yapıyor. Siz yol yapıyor musunuz? Yol önemli. Hadi yol yapıyoruz diyin.Yol?
Biz bu çalışmaları zorunluluk olarak gördüğümüzden anlatmayız. Bir belediye ben sokak yapıyorum yol yapıyorum diye övünemez. Bir doktor hasta bakıyorum diye övünebilir mi. Zaten işidir, herkesin sevgisi vardır doktorluk mesleğine. Karayolları mesela. Yol yaptığı için övünmemelidir. Ek bir şey yaptığında övünmelidir. Bir bisiklet yolu mesela. Ama onla övünmeye başladı mı olmaz. Geçmiş dönemlerde yapılan hatadır hizmetin bu ana kadar yapılmamış olması.. Sen bu eksikliği gideriyorsan bu geçmiştekinin eksikliğidir ama senin fazlalığın değildir..Ha illa yol deniliyorsa ,bizim sokaklardaki çalışmaları toplasanız bayağı bi yol eder. 28 sokak ve cadde yaptık. Üst üste koyduğunda yaptık zaten onu ama bu bizim görevimiz. Yol da yaparız. İddialıyım halkımla çok güzel yollar da yaparız. Biz halkımla beraber çalışırız.. Geçen yıl daha çok mesai harcıyordum tarlada. Halkım ben orda olunca daha bi şevkle çalışırdı. Onu da yaparız. Ha bizim toprakla ilgili tarımla ilgili çalışmalarımızın dikkat çekmesi, tam da bahsettiğim bu farklılıktan dolayıdır. Bu , tarım bakanlığının uygulaması gereken bir politikayken, bizim bunu yapmamızdır dikkat çeken ülkede. Ve bizim de bunu doğru olarak yapmamızdır övgümüz. Yerelde yönetimde olanların ,o bölgenin tüm ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğine inanıyoruz biz. Ülke bütünlüğü içerisinde ,kendi bölgesini yönetebilmelidir halk..Doğrudan yönetime katılmalıdır. Ve belediye de kendi işini yapmakla beraber ,tarımsal yolla başka birimlerden onay beklemeden ,elinden geldiğince hizmeti verebilmelidir. Dışarıdan beklememeliyiz. Ankara’daki bir mühendis benim toprağımı benim kadar tanıyamaz. Neden bekleyeyim ondan onayı ya da direktifi. Biz toprağın ne kadarını tarıma açacağımızı, ne zaman ne kadar nadasa bırakacağımızı, nasıl verim alacağımızı bölge insanı olarak daha iyi biliriz. Ama oradan işi yönetenler ihale açtığı için alacağını alma gayretinde. İş verimli olmuyor. Yoksul yoksul olarak kalıyor yine burada. Bulunduğun alanı yönetme hakkının yerel yönetimde bütünüyle olması gerekir. AKP CHP o bu fark etmez. Oradaki halk kimi seçiyorsa seçsin yönetime kazandırılmalı.
*Belediyenizdeki bazı hizmetlerin ,örneğin ücretsiz ulaşım..Genele yayılabileceğine inanıyor musunuz? Ha biz sadece metrobüslerde özellikle sabah ve iş çıkışı saatlerinde buna inanmak istemiyoruz. Nedenini tahmin edersiniz. Sizce bu mümkün mü?
15 Temmuz sonrası 3 ay bu yapılmadı mı? Yıl dönemindehaftalarca. Demek ki olabiliyormuş. Elbette hizmetin bir bedeli vardır. Fakat biz halktan ortak payda olan kasaya bunun katkısını mı alacağız, yoksa bunu ticarete çevirip belediyeyi bir dükkân haline mi getireceğiz. Örnek olarak söylüyorum. Bir otobüsün ederi neyse onun ücreti karşılanana kadar halktan belli bir miktar alınabilir. Daha sonra yakıt, insan gücü, yenileme masrafları için de aynı şeyi düşünebiliriz. Oysa mesela İstanbul da durum çok başka. Metrobüslere, metrolara ,otobüslere her gün milyonlarca insan biniyor.2.75 ten hesaplayın. Sadece bir otobüste 100 kişi. 275 tl para. İnen binenler de var. Bu sadece ulaşımla sınırlı değil. Bakın bir kişi 10 saat çalışıyor. Hayatının temel ihtiyaçlarını karşılamak için. Ama belediyecilik bu değil. Vergilerden gelen bir pay var ve bunu kar amacı gütmeden vermelidir halkına. Devlet için de böyledir. Örneğin eğitim. Bu vatandaşın temel hakkıdır ve devletin bunun üzerinde kar amacını geçin hiçbir şekilde karşılık hakkı bile olamaz. Hesapladığınızda halktan tahsil edilen paranın direk kara dönüştüğü ortadadır belediye tüccar bu durumda. Biz sosyalistiz diyoruz tefeci değiliz tüccar değiliz diyoruz. Bunuyapmayız, yapamayız… Bazı solcuyum demokratım diyen kişilerin yönettiği belediyelere gidin. Söylerler; ben eski devrimciyim şuyum buyum. Ama icraatta kar amacı güden belediyelerden farkları yok. Hadi diğerlerine dedin ..Onlar sömürücü vs vs. E sen değildin de ,senin ne farkın kaldı. Bunlar bir de bizim dostlarımız. Birbirimize ihtiyacımız olacak dayanışacağız Ama bunları da söylemem gerekir. Aynı düşüncede olduğumuzu söylüyorsak ve dostumuz diyorsak dost olduğu için susmalı mıyız yoksa tüccar olduğu için karşı mı çıkmalıyız. Ben karşı çıkıyorum. Dost acı söyler gibi. Devrimci olabilmeliyiz. Solcu diyoruz kendimize, sosyalist diyoruz ama devrimcilik dönüşmekle başlar. Bu hizmetleri aslına ve hakkaniyetine dönüştürebilmekle başlar.
*Bu birçok hizmet için de söylenebilir
Elbette. Su mesela.. Su bir ihtiyaçtır. Hani bir söz var. ‘Allahın suyunu kime satıyorsun’ Su için de gider belirlenir. Dersin ki evet su Allah’ın suyu. Ve ihtiyacın. Ama o suyu oradan buraya atıyorum 1 milyon tl ye getiriyorum. Yani yapı masrafları bunlar. Borusu, kazması, deposu. 1000 eve ne düşüyor. Fatura edilecekse bunlar olmalı içerikte. Bu da zaten yavaş yavaş çok cuzi miktarda tahsil edilir. . Sonrası devamlı iş gücü bedelleri. Ama bakıyorsun metropolde su faturaları 80-100 tl hane başına
*Toplumun tamamına yakınının sempatisini kazandı Ovacık belediyesi. Ama bir kısım medyada bedava vurgusu yapıyor..Bu tarz yönetim bedavacılık mıdır halkın yancı olması mıdır?
Bizde bedavacı bir yaşam tarzı yok. İlk göreve geldiğimizde belediyeden direk para yardımı isteyenler çoktu. Evet boş göndermedik. İhtiyaçlarını ilk zamanlarda para olarak karşıladık. Ama çalışma alanları inşa ettikten sonra onlara şunu söyledik. Sağlık koşullarınız yerinde. Çalışmak ister misiniz? Tarlamızda. Ya da size tarla verelim, eker misiniz biçer misiniz? Size artık para vermeyeceğiz dedik. Ya da belirli bir yevmiyeyle iş alanı gösterdik. Bu şekilde, bunun önüne geçmekle beraber insanların da mağduriyetlerini giderdik .Basında biz de okuduk.. Her şey bedava Ovacıkta. Hayır, bedava değil… Temel ihtiyaçları karşılıyoruz. Bu yapmamız gerekendir. Ama elbette ki insanların da emeklerini ortaya koyabilmesi lazım. Üretim alanı açarak artı değer kazandırıyoruz. Ama klasik anlamda tüccara değil. Halkın belediyesine. Biz gecen yıl üretimden 1 milyon tl Ovacık köylüsüne gelir sağladık. Üretene çalışana para kazandırdık. Belediyenin hoparlörlerinden de anons yaptırdık. Getirin ürettiğinizi belediyeye satın. Bundan daha iyi ne yapılabilir. Mağdur olma riskleri sıfır. Tüccara malı, parayı kaptırma bekleme durumları ortadan kalkmış oluyor. .Hakkını almış oluyor. Üretime katılan bir eve ortalama 20 bin tl düşüyor. Asgari ücretin de ötesinde. Ve fasulye üretiminde 4 ay gibi bir çalışma süresinde. Bunu daha da geliştirmek adına 3 4 seneli bir programımız da mevcut.
*Fasulye demişken. Büyük şehirlerde Dersim kökenli esnaflarımızda bile öğrencilere burs sağlamak amacıyla üretilen bu mahsuller yok. Belediyenin dağıtımla ilgili bir planlaması yok mu?
Evet var.Ama orda ticarethanelere vermiyoruz ürünü.. Elbette esnaftır kar edecektir satıp herhangi bir ürünü.Ama o ürün burada üretilen ürün olmamalı.. Burada halkımın tarlaya giderek öğrencilere burs için, ücretsiz çalışması sonucu oluşan ürünü metaya; yani kar edilen bir ürüne dönüştürmek istemiyoruz. Bu ürünün bir döngüsü var. Artı değer olacaksa da belediyeye olmalı hizmet için. İsteyene kargoyla gönderiyoruz. Kapısınakadar. Fiyatı bellidir. Şeffaftır. Bununla ilgili paketleme çalışmalarımız da sürüyor. Yeni paketlerde fiyat olacak. Sitemizde de fiyatını belirteceğiz. Paketler de taklit edilemeyecek böylelikle. Onu alan bir kişi, farklı fiyatla satıp kar elde edemeyecek. Biz birilerinin para kazanmasına karşı değiliz. Ama burada uygulamaya geçirdiğimiz sistem döngüsünde meta olmamalı. Artı değer şahsa olmamalı. Öte yandan tüketicininde sömürülmesini engelliyoruz. İstanbul’da 3 nokta oluşturduk. Yakın bir gelecekte de İstanbul da bir kooperatif kuracağız. Tüketiciler oradan temin edebilecekler
*Nohut ve fasulyeye büyük bir talep var. Bunun tek nedeni gelirle öğrencilere burs sağlanması mı
Hayır. Bizim ürünlerimiz tamamen organik. Bakın çoğu yerde toprağa onlarca kilo suni gübre veriliyor. Bu kısa süreli olarak mahsulü attırıyor. Ama toprağın kanser olmasına neden oluyor.10 yıl sonra o toprak kanser olacak. Eğer vatan hainliği diyorsak bu vatana ihanettir. Halka ihanettir. Bir baba hassasiyetiyle hareket etmemiz gerekiyor. İlerde 20 30 yıl sonra gıda savaşları patlak verecek. Çünkü toprak öldürülüyor. Bizim tarım anlayışımız tamamen organik. Hindistan’da toprağın doğru kullanımı ve organik tarımla ilgili çalışmalar yapan gruptan bir öğretim üyesi birkaç ay öncesinde Skype üzerinden bizimle görüşme gerçekleştirdi. Taa oralarda duyulmuş bu hassasiyetimiz ve bize teşekkürlerini ilettiler. Ben sağlıkçıyım. Bu tip yanlış tarımsal politikalar sonucu, hastalıkların arttığını yıllar öncesinden bilen duyarlı biriyim.1000 kişiden 1 tane genetik hastalıklı birini gördüğümüzde şaşırırken, bunun 20 ye çıkması ve zamanla normalleşmeye başlamasının dehşetini yaşadım. Üretim alanı arttırılmalı ve ürünün çokluğu buradan sağlanmalı. İlaçlarla hormonlarla değil. Daha çok emek.. Belki daha az ürün. Ama geniş alanda üretim açarsanız gelen mahsul o açığı fazlasıyla kapatacaktır. Biz araziyi tarıma açtık. Kullanılmayan alanları kullanmaya başladık. Üretime kazandırdık.
*Şu anda belediye arazinin yüzde kaçını ekiyor
Yüzde 10 bile değil. Bunu birkaç yıl içerisinde yüzde 40 50 oranına ulaştıracağız. Hem halklarımız organik ürün yiyebilecek , hem de belediye güçlenecek. Halka hizmet sözde değil, hayatın her alanında özde olarak gerçekleşecek.
*Başkanım büyükşehirlere adaylığınızı koyun, hatta ülke yönetimi için adım atın diyenler var
Bir ülkede başbakan olacağıma, bir ilçede belediye başkanı olmayı tercih ederim. ÇünküTürkiye’de 81 ili yönettiğini düşünüyorsun ama yönetmiyorsun. Ama bir ilçede her şeyi yönetebiliyorsun. Çok önemlidir insanın aklındakini sokakta uygulayabilmesi..Türkiye’de başbakan olduğunuzda aklınızdakileri hayata geçiremezsiniz. Çünkü faşizm var, burjuvazi var, emperyalizm var ve en önemlisi bürokrasinin tam merkezindesiniz. Sisteme tamamen entegre olmakzorundasınız. Kapitalist sistemin tam göbeğinde olursunuz. Belediyede aklındakini yaparsın. Üretime dair söylemin nedir onu hayta geçirirsin Hayal ettiklerini büyük oranda gerçekleştirebilirsin. Ütopyanı hayata geçirebilirsin. Yani yerelde iktidarlaşmak genelde iktidarlaşmaktan daha mümkündür. Genele doğru hareket etmektedir buradan başlamak
*Peki bu sosyalist üretim haline yönelik bir kötüleme veya baskı yok mu?
Direk olarak bir karalama olamıyor. Az öncede dediğim gibi ülkeyi yönetseniz, hizmetleriniz halk yararına da olsa bi çok yerden suiistimale açıktır. Ama belediye hizmetlerinde kimse neden halktan az su parası alıyorsun diyemiyor. Zarar etmediğiniz sürece de bunu kullanamıyorlar yine. E biz de zarar etmiyoruz. Sovyetlerde bunun örneğini gördük. Kimse ekonomik programı tartışmadı ama tek söyledikleri ülkenin ekonomik çöküşüydü. Bu aslında kendi dinamiğindeki sorunlardan kaynaklı. Yoksa sosyalizmde bir hata yok. Sömürünün olduğu yerde yoksulluk vardır.
*Sanat festivali bu yıl da OHAL gerekçe gösterilerek yasaklandı. Ne olacak. Bu OHAL 30 yıl da devam edecek gibi. Ne yapmayı düşünüyorsunuz
Biz onlara diyoruz: yasaklara inat yaşasın sanat. Güvenlik gerekçe gösterilip yasak dendi . Ama biz inatla her yıl yapmak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz. Bizim sanatsal anlamda programlarımız vardı. Ama köylerde yoksulluk var. Eğitimde sorunlar var. Bunları ön plana almak zorunda kaldık. Yoksa biz sosyal yaşam içerisinde sanatı, eğlenceyi sonuna kadar yaşama taraftarıyız. Ama halkın yoksulluğunu giderme sonrası o eğlenceye sanata gidecek artı değeri yaratmalıyız. Bu anlamda hayat içerisinde sıralama yapmak zorundayız.
*Biz de bu festivallerde dergi olarak elimizden gelen katkıyı sunmaya hazırız.
Valla çok güzel olur, karikatür stantlarıkurulabilir, süreli çizim atölyeleri düzenlenebilir. Desteğinizi bekliyoruz.
*Buraya yerleşmek isteyen bayağı insan var. Her secim sonrasında ‘ah İzmir’e gidicez, ah Tekirdağ’a gidicez’ diyenlerin yanı sıra ciddi bir ‘Ovacığa gidelim, oraya yerleşmek lazım’ diyen kitle oluştu.
Gelsinler. Ama buraya ikametgâhlarını alacaklar. Öyle yatırım amaçlı ev almak yok. Ve üretime katkı sunacaklar. Katılacaklar
*’Kardeş belediye’ var mı?
Venezüella ‘da bi ilçe var öyle . Geçen hizmetlerini okudum onla kardeş olabiliriz. Ne güzel işler yapıyorlar bi bilsen
*Hangi takım taraftarısınız başkanım
Valla normalde takım tutmuyorum. Çarşı grubundan dolayı elbette Beşiktaş’a bi sempatim var. Tabi Dersimspor da. Ama duyanlar şaşırıyor. Gönlümde yatan takım Trabzonspor. Biz daha çocukken yani 70’li yıllarda. Trabzonspor 4 kez üst üste şampiyon olmuştu. Futbolcuları o yaşlarda bizim idolümüzdü. Dolayısıyla hala içimde bir Trabzonspor hayranlığı vardır
*Çok teşekkürler bu güzel samimi sohbet için başkanım. İstanbul’da dergimize bekliyoruz geldiğinizde. Sizi ağırlamak isteriz
Geldiğimde uğramak görüşmek isterim ben de. Leman dergisi dediğim gibi özeldir bizim için. Ben de teşekkür ederim .Yahu Ozan bu arada dergide karikatürümü çok komik çizmeyin yav çizecekseniz.Bi yerde gördüm benim kız haftalarca bana bakıp güldü.Ben de güldüm tabi (gülüyor).
*Yok başkanım çizmeyiz merak etmeyin
Diyerek el sıkışarak ayrılıyorum belediyeden. Dersim’in doğal güzelliği herkesçe bilinen Ovacık ilçesine böyle güzel bir adam yakışırdı. Sonra düşünüyorum başkana bi güzellik yapalım. Ona çizmeyiz dedim ,ki zaten takılmıştı o çizmeyin derken .. Buyrun başkanım Leman’ın size hediyesidir bu. Böyle de çizmeyiz herkesi =) (resim )
Spotlar :
Bulunduğun alanı yönetme hakkının yerel yönetimde bütünüyle olması gerekir
Üretim alanı arttırılmalı ve ürünün çokluğu buradan sağlanmalı. İlaçlarla hormonlarla değil. Daha çok emek..
Bir ülkede başbakan olacağıma, bir ilçede belediye başkanı olmayı tercih ederim. Çünkü Türkiye’de 81 ili yönettiğini düşünüyorsun ama yönetmiyorsun. Faşizm var,emperyalizm var burjuvazi var.Ama bir ilçede her şeyi yönetebiliyorsun.
Basında biz de okuduk.. Her şey bedava Ovacıkta. Hayır, bedava değil… Temel ihtiyaçları karşılıyoruz. Bu yapmamız gerekendir. Ama elbette ki insanların da emeklerini ortaya koyabilmesi lazım. Üretim alanı açarak artı değer kazandırıyoruz