KAMİL BABAYLA KONUŞTUK – Somalı Madenciyle Röportaj

Leman Soma Madenciyle Roportaj

“SORUN ÇÖZÜLMEDEN
SOMA’YA DÖNMEYECEĞİZ!”

5 yıl önce işten atılan ve tazminatları ödenmeyen Somalı madencilerin seslerini duyurmak için başlattıkları Ankara yürüyüşüne yine müdahale edildi. Yürüyüşleri engellendi, kamp alanları polis ve jandarma tarafından basıldı. Jandarma ablukası altında yaptığı efsane konuşma ile geçtiğimiz hafta Sosyal medyayı sallayan ve “Öyle mi alay Komutanı” sloganıyla Leman’ın kapağına taşıdığımız Bağımsız Maden-İş Sendikası’ndan Kamil Kartal ile Ankara’ya yapılmak istenen hak mücadelesi yolculuğunu ve madencilerin sorunlarını konuştuk. ASLAN ÖZDEMİR

Öncelikle o geceden jandarma ablukası altında yaptığınız o etkileyici konuşmadan başlayacak olursak; bu konuşmanız direnişinizin ruhuna ayrı bir boyut getirdi. Konuşma sosyal medyada hızla yayılıp, toplumun büyük bir bölümünün de mücadelenizden haberdar olmasını sağladı. Bu konuşma için hazırlıklı mıydınız?

Hayır bu konuşma tamamen o an yapılan spontane bir konuşmadır. Jandarmanın önüne geçen maden işçilerinin duruşu ve tavırları, Başaran Aksunun buraya fiziki bir müdahalede bulunursanız buradan ölü çıkar şeklindeki söylevi ortamın kendi duyarlılığı içersinde bu konuşmayı yaptırmıştır.

Soma’dan Salihli’ye gidişiniz sırasında ve kamp alanında yanınızda iş kazasında sakat kalmış madenciler de vardı sanırım. Askerin size ve o madenci arkadaşlarınıza tavrı nasıldı?

Evet vardı Uyar madeninde Dinamit patlaması sonrası aynı kazada biri iki gözünü kaybetmiş Ali Kandemir ile iki ayağını kaybetmiş idris Sarıkaya ve kronik akciğer hastaları vardı. Askerler bizleri göz altına alırken Albayın tavrının aksine fiziki ve sözlü hiçbir kötü yaklaşımda bulunmadılar aksine son derece üzgün olduklarını ancak emirleri uyguladıklarını söylüyorlardı. Jandarma karakolu binasında ise bir uzman çavuş hariç olmak üzere o uzman çavuş ise işçileri korkutmaya yönelik başlarına çok büyük bela aldıklarını ifade eden yaklaşımlarda bulundu. Bu davranışa yönelik gerekli tavırda koyuldu.

O gece yarısı yaptığınız konuşmadaki “öyle mi alay komutanı” cümleniz oradaki askeri personel üzerinden İktidara yaptığınız çağrı; sizce iktidar-işveren ilişkisini kıracak sendikal örgütlenmeler yeterince etkili değil mi?

Maalesef değil… Mevcut sendikal yapılanmaların istisnalar hariç, önemli bir bölümü sermayenin işçiler üzerindeki tahakküm örgütleri haline dönüştürülmüş yapılar haline gelmiştir. Maden işkolunda bu çok net görülmektedir. Diğer yandan üretim ilişkileri içersinde yer alan kitlelerin ancak % 6 si sendikalıdır ve bu sendikalar gençleştirilmiş yeni işçi kitlelerini örgütlemek konusunda tüm reflekslerini kaybetmişlerdir.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ile görüştünüz. Zengin’den sorunun çözüleceği sözü almanıza rağmen beklemek için gittiğiniz parka jandarma sizi almak istemedi. Ve hatta arbede çıkarsa jandarmaya cop kullanmamalarını rica ettiniz.

Eğer Jandarma tarafından bir müdahalede bulunulacaksa bu sürecin sevk ve idaresinden ben ve Başaran Aksu sorumludur. Öncelikle ne yapılacaksa bize yapıl-
malıdır. Diğer yandan bu sürecin içersinde yer alan madencilerin bir kısmı engelli ve önemli bir kısmı kronik rahatsızlıkları olan malulen emekli olmuş insanlardır. O nedenle de yapılacak bir fiziki müdahale sonuçları itibari ile kötü sonuçlar doğuracaktır.

Pandemi sırasında sosyal mesafeye uyarak yaptığınız yürüyüşe engel oldular… Peki aynı yetkililer madende çalışırken bunu yine denetliyorlar mı?

Madenlerde kesinlikle pandemi konusunda ateş ölçme ve işçilerin kendileri tarafından belirtilecek bir rahatsızlık bildirimi dışında her hangi bir önlem söz konusu değildir. Bu konuda Sendikamız Bağımsız Maden İş , İşverenler, valiliklere, İl pandemi kurullarına, Çalışma bakanlığı, dahil tüm ilgili kurumlara defaten yazılar yazmış konuyla ilgili basın açıklamaları ve toplantılar gündeme getirmiştir. Polyak Maden işletmesinde Maden Sahası içersine konteynır kent kurularak 900 civarında maden işçisi 3 ay boyunca karantina koşullarında çalıştırılmaya devam edilmiştir. Maalesef üretim ilişkileri madenlerde tam sürat devam etmektedir.

Türkiye’nin birçok yerindeki maden ocaklarında uygulanmayan iş güvenliği sonucu zaman zaman ölümlü maden kazaları yaşanıyor. Bir de geride kazada sakatlanan ve çalışamaz durumda bir çok madenci var. Bu madenciler için maden şirketlerinin herhangi bir desteği oluyor mu?

Ölümlü kazalarda madencilerin aileleri işveren aleyhine bir dava açmaz ise bir miktar para yardımı ya da başka yardımlar yapılıyor. Eğer dava açarsa ise zaten yalnızlaştırılıyorlar. Diğer kazalanmalar durumunda ise SGK üzerinden tedavi süreçleri devam ediyor. Uzun süreli tedavi gereken kazalanmalarda ise kazalananın işyerindeki konumu işverenle ilişkileri boyutunda özel anlaşmalı hastanelerde tedavileri yaptırılıyor.

Mücadeleniz sırasında halktan destek görüyor musunuz? Şehirdeki insanların madencileri anladığını düşünüyor musunuz?

Duyarlı unsurlardan ve bazı parti ve derneklerden destek alabiliyoruz. Şehirdeki insanların istisnalar hariç anladıklarını pek düşünmüyorum.

Soma’daki faciadan sonra iktidara yüksek oranda oy çıktı. Bunun nedeni ne olabilir sizce? Örneğin bu risk altında yaşayan madenciler ve aileleri siyasal olarak bu durumun sorumlusu iktidara oy vermeye devam ediyor? Denetlenmeyen maden ocaklarındaki kazaların suçlusu olarak kimi görüyorlar sizce?

Bu sorunuzun cevabını uzun zamandır anlatmaya çalışıyoruz. Bu soruyu soranlara geldiğimizi noktada Somada çok değil bir ay yaşamalarını öneriyoruz. Ciddi yapısal sorunlar yaşayan, kozmopolit bir kentin davranış biçimlerini anlamak ancak içerisinde yaşamakla mümkündür.

Bunca şey yaşanırken muhalefet kanadından herhangi bir destek var mı? Yoksa o destek sizin sosyal medyayı sallayan konuşmanızdan sonra mı atıldı?

Genellikle var… öncede kısmen vardı.

Ülkede bu şartlarda muhalifler, aydınlar nasıl bir duruş ortaya koymalı sizce?

Yaşanmakta olan toplumsal siyasal süreçler muhalefet dinamiklerini sokaktan geri çekti. Sokağın temel alınmadığı bir mücadele sürecinin bir karşılığı olmadığını düşünüyorum. Bu süreç daha çok bu günün nesnelliğinde hak mücadeleleri temelinde kendini gösteriyor. Bu süreci politik olarak besleyecek olan parça parça devam eden toplam mücadele alanlarını merkezi olarak bir araya getirecek bir yapılanmanın kendini açığa çıkarmasıdır.

Şu an için mevcut konumunuz ne? “Tüneli kazdık Salihli‘ye vardık” demiştiniz. Tünelin ucundaki ışık Ankara olabilir mi artık?

Şuan Kırkağaç Çam’ında kamp kurmuş gelişmeleri bekliyoruz. Verilen sözlerin yerine getirilmesini umut ediyoruz. Hem Soma’da Hem Ermenek’te sorun çözülene kadar sözümüzü tutup asla mücadeleden geri adım atmayacağız. Sorun çözülmeden Soma’ya dönmeyeceğiz.